Bu hafta hep kadınlar vardı akşamlarımda. Önce kitap kulübü, hepsi otuz beşimden sonra tanıdığım kadınlar. Her birimiz birbirimizden farklı apayrı renkler, ortak bir geçmişi bile olmayan kadınlarız. Ortak paydamız kitap. Ve konuşacak ne çok şey buluyoruz inanılmaz.
Kadın denen cins çok acayip çok değişken çok anlaşılmaz... Hani ben bu kadın halimle kadın milletine hayran oluyorum erkeklerin anlayamaması ne kadar normal. Anlamadıkça korkmaları, saygı duymak yerine hükmetmeye meyletmeleri, her fırsatta başını ezmeye çalışmaları ne kadar normal. Çünkü biliyorlar ki kadın denen cins savaştan nemalanan bir dünya için büyük tehlike!
Her fırsatta kullanılacak bir koz kadın. Dün başını örtüsüydü bugün bacağının arası, düşmediler kadının yakasından düşmediler. Bir rahat bırakmadılar! Eee haklılar tabii neyin üzerinden duygu sömürüsü yapacaklar, değil mi ya?
Bunları konuşuyorduk Elvan'la, Gülayşe'nin aramıza katılmasını beklerken ve sohbeti birer Türk kahvesiyle derinleştirirken kadınlar vardı dilimizde ve savaş ve daha fazlası...
Gecenin geri kalanı birer kadeh şarap hafif lezzetler ve bolca kahkaha ile geçti. Emel, Gülayşe, Elvan... Bir eksiktik dün gece, Tuba:( On yedi sene önce aynı yurtta aynı fakültede Anadolunun bağrından kopmuş beş genç kızdık... Gönlümüzü gençleştiren kahkahalarımızla sanki yine o kızlar oluverdik.
No comments:
Post a Comment