Iyi akşamlar,
Epeyidir çiftlikten ''un'' alıyorum ve memnunum fakat çok pahalı geliyor artık kilosuna dört Tl + kargo vermek bana. Ne yapayım, ne edeyim derken, yine Salı yürüyüşlerinden birinde sağolsun Nermin, Crescent Hotel in sahibi dediki aaaa ben alıyorum bugday ı yada bana çekilmiş hazır geliyor kilosu 2 Tl dedi.
Atladım tabi ve başladı sorular, organik mi, tohum yerli mi? elektrikli mi yoksa taş değirmenlerdemi öğütülüyor. Nermin ne farkı var dedi bende açıkladım, elektrikle çalışanlar hızlı çalışıp unu çok ısıtıp, molekülleri daha çok bozuyor dedim. E buluruz bir değirmen dedi, bir kaçı elektrikli çıktı ama sonunda bize çok uzak olmayan Beyobası su değirmenini bulduk.
Yanılmayınız, biri kek biri ekmek.
Bunlar da tere, maydanoz, roka tohumları. Yerli tohumlar, ortak paylaşımdan aldık, üretince biz de bizim elde ettiğimiz tohumları yine bu grupla paylaşacağız. Ücretsiz. Bahçede bir köşeye ektim, üstüne de ince sıra gübre. Bakalım. Heryerim ağrıyor ama ne zor işmiş bu bahçe işi. :-)
Önce sarı buğdayı ayıkladık. Allahtan Nermin yardım etti yoksa halim haraptı. Boynum ağrıdı billahi.
Herhalde bir 10 kilo ayıklamışızdır. Ayıklarken aklım çocukluğuma gitti, buğday kara büyük kazanlarda kaynatılır sonra da beyaz bezlerin üzerine göz alabildiğine kuruması için damlara yayılırdı. Malatya da. İmece süperdi hani. Biz çocuklar çalar yerdik ılık ılık buğdayları, büyüklerde kovalıyormuş gibi yapardı. Ah ne lezzetti.
Hotel in iç tarafı harika değil mi.
Ada kız ödevlerini yaptı, hoteli keşfe çıktı.
Değirmene vardık, bu hanım mısır unu çektiriyordu, amman dedim içinden şimdi bu mısır ''gdo'' ludur, ''gdo'' lar taşa bulaşmıştır. Kıl ım ya, herşey sanki çok temiz ya. Fakat o da ne, hanımefendi demezmi, kızııım olur muuuuuu, bu benim anamın tohumu, yerlidir yerli, o yüzden bu değirmene geliveriyom. Ayaküstü bize birer kiloda gönülsüz sattı. Kendime bu un dedi. Dükkanda kaç para dedi, valla bilmem dedim, kilosunu 2 Tl den verdi, her iki tarafada helal olsun dedik. tadımlık alıverdik işte. Telefonlarınıda aldık bir dahaki alışveriş için.
O arada Ada kız harika bir keçi ile ahbaplık etti, tavukları kovaladı, yavruları sevdi.
Eh bilgi de verdik Ada kız a . Değirmen 150 yıllık mış. Ama işleten usta; oğullarım ilgilenmiyor, ben sonum garri dedi. Bak şimdi sen bana gel bu değirmeni kur desen, nere istersen kurarım, sıfırdan dedi.
İçimden dedimki, çıkmıyorki loto - oynamıyorum o ayrı - yapayım bir çiftliksonra ohhhhh...
suyun sesi öyle kuvvetliki, birbirimizi duymakta bayağı zorlandık.
Değirmenin eski yeri.
Bir eski biri yeni değirmen taşı.
Arkada ki borular. Su buradan akıp değirmeni döndürüyor.
Değirmenci bizden dörder Tl aldı. Çok değil ama benzin filan yine 3 Tl gelmiştir bize diye düşünüyorum unun kilosu. O kokuyu duymalısınız ,öyle hoş ki. Ekmeğin tadı da bence mükemmel oldu. Afiyet olsun. Nermin sana da çoook teşekkür ederim, arkadaşım.
Bu arada Ortaca pazarında yerli tohum kullanan amca nın da yayla da ki su değirmeninde çektirip sattığı un var. O da denenecek ve sizlere bilgi verilecektir.
Ekşi maya yapımım devam ediyor. Iyi gidiyor, Cem bile bu sabah, ee bu yeni ekmek ekşi değil dedi, ben de yaşasın alışıyorsun dedim. Gülüştük.
Havalar biraz ısınsın, nohut mayalı ekmeği de tekrar yapacağımdır. Sibel ve Eda kulaklarınız çınlasın.
Kalın sağlıcakla
Hayat devam ediyor diyen anne
No comments:
Post a Comment